19 Kasım 2008 Çarşamba

Düğünler ve yaşamlar

Blog' umu özledim. Uzun süre sonra hayata dair biriktirdiğim engin bilgilerimi hala buraya uğrayan birileri varsa paylaşmak istiyorum.

1) Eski patronumla net üzerinden konuşmaya çalıştım ama cevap yazmıyor. Düğününe kazak ve kot kombinasyonuyla gitmemin etkisi olabilir diye düşünüyorum. (Bunu istifa ettikten sonra yapmış olmam bence o kadar da kaba değildi)
2) Bu olaydan çıkardığım ders sonucu, bir sonraki düğüne ceket ve gömlekle gittim. Ama bu sefer de gelinle damatın ailesinin, insanların elbise değiştirebilmesi için tuttuğu odada uyuyakaldım. Akşam kimse beni dansetmek veya birileriyle tanıştırmak için zorlamadığına göre bir şeyleri doğru yapmış olmam gerek diye düşünüyorum.
3) Gerçek aşkın, insanın kendi evladının düğününde eşiyle birlikte detone bir şekilde karaoke yapması olduğunu düşünüyorum. Ama bunu çılgınca alkışlayanların tam olarak ne için heyecanlandığını anlayamadım.
4) Üzülerek gördüm ki, ben yaşlanmışım. Beni sırf bekar olduğum için oturttukları gençler masasında sivilceli çocuklarla iletişim kurmaya çalıştım ama yeni neslin kızları fazla alık, erkekleri ise fazla yakışıklıydı. İkisine de uzun vadede katlanmam mümkün değil.
5) Eski nesile de çok katlanabildiğimi sanmıyorum. 86 yaşındaki teyzeyle 120 yaşındaki amcanın televizyon programında evlenmeye çalışmasını ilgi çekici bulan insanlarla anlaşabilmek gibi bir beklentim yok ama bunların bir kısmı yaşı ve konumu gereği müşteri kitleniz olmuşsa, bu sıkıcı bir hal alabiliyor.
6) Düğünlerde damatla geline halay çektirmenin, eski geleneklere göre erkeğin gücünü test eden son bir sınav olduğuna inanıyorum, çünkü bu aktivitenin başka hiç bir mantıklı açıklaması olamaz. Ayrıca bir insan halay çektikten sonra, ona jöle gibi sallanarak eşlik etmiş diğer grotesk et kütlesiyle üreme eylemine girişmeyi hala düşünebiliyorsa bile, bunun sonuçları düşünülerek engel olunmalı.
7) Düğünlerin neden otellerde yapıldığına dair hiç bir fikrim yok. Otel çalışanları da gün gelince otelde mi evleniyor acaba?

6 Mart 2008 Perşembe

Kayıp Ülke

Canımızın sıkıldıgı bir pazar günü bir şeyler yapalım dedik ablamla:

"Kayip Ülke" yaratıcı kas egzersizi olsun diye başladığımız bir proje. Ablam bir hikaye ya da yazı yazıyor, ben ondan yola çıkarak bir şeyler çiziyorum, ya da tam tersi (ben çiziyorum, o onu yorumlayıp bir şeyler yazıyor). Amaç egzersiz ve eğlence. :) Şimdilik sadece Türkçe.

http://kayipulke.blogspot.com

Yorumlarınızı bekleriz.

9 Ocak 2008 Çarşamba

Özür dilerim

Anketi yaptım, bir şeyler yazarız ne de olsa diye düşünüyordum ama araya zaman girdikçe bu iş zorlaştı. Blogları okumaya devam ettim ama yazmaya elim gitmedi. Arada 4 tane yazı yazdım ama taslak halinde save edip bıraktım öylece.

Bugün, acaba buraya girip çıkan kaldı mı diye sayaca tıkladığımda ise, hala gidip gelenlerin olduğunu gördüm. Belki yazmamakla kimsenin hayatını daha kötü bir hale çevirmedim ama en azından buraya(şans eseri de olsa) uğrayanlara bir özür, sonrasında da bir teşekkür borçluyum.

Bu zaman aralığında çok şey oldu. Keyfi şeylere ayırabilecek zamanı daha az buluyorum, açıkcası her anım çok sıkı çalışmakla geçmese bile tembelliği özlüyorum. Neyse, bu sefer yazacağım diye söz vermiyorum, inandırıcı olmaz zaten :) Kimse inatla benim yazmamı beklemese de yalandan "yazacağım" demek olmuyor pek, en azından kendime kızıyorum, üstümde yük gibi gözüküyor, kendi kendiyle dövüşen adama dönüşüyorum. Açıkcası bu kadar zaman içinde nelerle uğraştığımı birilerine göstermek için sabırsızlanıyorum ama bakalım, umarım diyelim.

Ciddiyetten ölmeden kaçayım.. Herkesin yeni yılı kutlu ola. :)